26 Nisan 2013 Cuma




"Değer verirsin götü kalkar, seversin kaçar, iyi niyetli davranırsın sustimal eder" Eşşek sudan gelinceye kadar dövülesi insan modeli.
Mutlaka bu tarz insanlar etrafımızı kaplamıştır, yalan söyleyip kıvranmanın zamanı değil şimdi.
Bir sivilce gibi sıkıp yok etmek istedim bak şimdi, beni gidi antibakteriyel beni.
Bu günlerde içimde bir öfke, bir sinir tortusu hakim.
Başkaları için yaşamak, başkalarının dediği gibi yaşamak, başkalarının düşünceleri, başkalarının görüşü, başkalarının dedikleri, başkalarının söyledikleri.
Sıçayım ben o başkalarının her hücresine.
Ben buna kızıyorum, fakat bazen elden gelmiyor biliyorum.
Ama körü körüne altı çizilmiş köleliğe alışmak zor evet, ama üstesinden gelmeye çalışma senfonileri iyi de kulak tıkıyor hani.
Hayatımda kı insanların hiç birini ben seçmedim, fakat bazıları içime öyle oturuyor ki ıhhh kaldırmak mümkün değil.
Hah böyle ol canımı ye canımın içisi.
Bu yazıyı telefonumun not defteri bölümüne yazıyorum, kulağımda kulaklık son ses Duman- Beni yak herşeyi yak.
Bu ara böyleyim.
Dipteyim.
Çıkamıyom, ayyuka abi.
Böyle hani 15-17 büyüdüm daha küçüğüm gelgitleri olur ya hani böyle ağır ergen jargonları böyle bir drama halinde yaşanır ya, ahanda tam öyleyim.
Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum, bazen sırf güleyim diye hunili karikatür sayfasına girip sıyırıyorum evet durum o kadar ağır.
Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum, mümkünse
feysımı bilen ınboxa önerilerini akıtsın.
Zaten bu hafta hep mavi dosyaları düzenlemekten sıkıldım, kimse görmüyor ama ben bazen babetlerimin içinden ayaklarımı çıkarıyorum sıkışıyorlar abi içinde, nefes alsın çocuklar.
Ama ayaklarım kokmaz.
Koksa, ilk ben farkederim cınım.
O değilde aklıma şey geldi, bir insan durup dururken neden kaşınır?
Neden başkalarına sataşma dürtüsü gelir anlamam.
Bazen safın önde gideni olduğumu düşünüyorum.
Sonra tevbe çekiyorum kendime geliyorum.
Geçenlerde mesaj kutumda bir esemes belirdi
, numarası kayıtlı değil mesajda şöyle yazıyordu;

+Saçlarını hala her gece yıkayıp tarıyor musun ?
Rimelinin kapağını her kirpiğine sürüşte eline bulaştırıyor musun?
Sevdiğin pembe rujun bitmiştir şimdiye kadar, aynısını bulabildin mi?
Ha ayrıca, hala o mor badiyi giymeye devam ediyor musun?
Birde o beyaz saatini sana yakıştırmıyorum takma onu lütfen.

Cıkss cıkss abi bu kimdi ha biri şaka yapıyorsa söylesin tırsarım ben olum.
Yani bu öyle biri olmalı ki saçımı, rujumu, rimelimi, saatimi, badimi biliyor.
Abi kimdi bu ibne?
Sonra kafamda hani derler ya ampul yandı, o ampulü asla görmesemde o deyimi yineleme ihtiyacı duydum.
Bu o lan.
Bu en yakın arkadasımla(kaşar) ile, hatta derrs çalıştığımız gün aramızdan işi olduğunu bahane edip ayrılıp benim kaldığım eve bu kaşarı getiren tuvalet tutasının ta kendisiydi.
Ha yani bana mesaj atacak en son kişi yani ne vardı da mesaj atıyor onu anlamadım, hangi yüzle mal !
Ne sıfatla, mesaj atarsın çift sarılı yumurtanın çiğ kalan tarafı seni.
Mendebur, suratsız seni.
Paslanmış mandal, buruşuk gömlek.
Tuvalet kağıdının kartonu ne yüzle hala beni merak edersin.
En son bir şey demeyip gittiysem sizin pisliğinizden sıyrılmak içindi.
Allahım, seni seviyom.
Çok seviyom Allahım.
Ama su gereksiz lavazımata biraz ar, gurur, yüz nasıp et benim güzel Allahım.
Tabi bu mesaja sinirlendim.
İçeriğine değil asla.
İsmini karaladığım insanın üzerindeki çizgiyi asla bir silgi ile silmeye çalışmam.
Ben kırtasiyeci Mehmet amcamıyım yeeaaa.
Mesajı kaale alıp cevap vermedim, derhal hafızamdan çıkarmak için sildim.

Uff, pufff yok olduu.
Ayrıca dibine not ki;
En büyük haz,arkanda köpek gibi pişman olan birinin olduğunu bilmektir, paha biçilemez.


Pembe Gözlük!

1 yorum: