21 Nisan 2013 Pazar











Çocukken çok güzeldi, ayrımcılık yoktu. Hepimiz geri zekalıydık.
Sonra biz devam ettik sen geri zekalı olarak kaldın.









Akıllı olmak benim maharetim olmadığı gibi gerızekalı olmanda aynı düzlemde senin suçundu ablacım.
Bazen çok fazla hakaret ettiğimi düşünüyorum, sonra bu yazdıklarımı okuyup ne anlatmışım diye baktığım sür aşağı be bre diyorum.
Az söylemişim diyorum sonrada.
Müstahak, müstahak hakaretler.
Ayrıca ben ufakken müstahak ve musakka kelimesini hep karıştırırdım ahaha , ne alaka demeyin gerçek bak.
Neyse klasik bir is maratonu sabahı kalktım uyandım, abi ne sinirleniyorum bir bilseniz yaz gelmiyor, kıçım donuyor resmen ben çok üşürüm. 
He hani gel de yazcım botlarımı dolaba tıkmak istiyom artık.
Babetler tüm kıs sesi çıkmadan beklediler, acı onlara terbiyesiz kış! 
Perryle koşuşturmalarımın arasında yorgunluk molası vermek için onu daha önce hiç götürmediğim cafeye götürdüm. Gürültülü ve kalabalık bir yer. Ama ben onca kalabalıkta yalnız kalmayı, mutsuzluklarımı çay bardağımın yanına koyduğum çay kaşığımın yanına iliştiriveriyorum.
Garson sadece boş çay bardağımı almıyor, tıkıştırdıklarımı da götürüyor.
Fakat farkında değil, olsaydı melenkkk zannederdi kendini tıpsız velet.
Garson geldiğinde 2 açık çay söyledik ben 3 şekerli o şekersiz içerdi.
Neden şeker gibi KIZIM sanıyonuz oluuum.
Sonra havadan sudan konuşurkene.
Başladım ben anlatmaya.
+ Burada benim doğum günüm olmuştu
- aaaa geçen sene mi?
+Yok olmuştu işte.
Sonra ben nerden çıktıysa özgüven cıktım, onca kalabalıkta (caddenin tüm tikileri, conconları herkes bu cafede takılır)kalktım şiir okudum.
Şimdi burada yazınca 23 Nisan şiirini okuyan çocuklar gibi hayal ettiniz ama silin o kafanızdaki baloncukları, dağıtın çarpı atın bir.
Cıktım işte vokalisti tanıyordum Umut abi.
Şiiri okurken kaptırdım kendimi titriyorum, böyle hafif fon müziği eşliğinde.
Sonra okuduktan sonra alkışladılar ıslık çaldılar, ki bu tepkiyi asla mı asla beklemiyordum.
Sonra sanatın ve verdiğin emeğin meyvelerini almak ne demek olduğunu öğrendim.
Güzeldi hoş bir deneyim tatmıştım.
Alkışlar durduktan sonra söyle bir konuşma yapmıştım;

+ Beğendiğiniz ve alkışlarınız için yanımda olduğunuz için gerçekten teşekkür ederim.
Fakat bu şiir bana ait değil, bu şiir sevdiğim çok değer verdiğim birine ait.
Benim için özel biri anlatabildim mi?
(nasıl doğal konuşup free davranmışım akıl edemiyom hala)
O burada değil, ısı olmasaydı olurdu biliyorum ve gözlerim hala kapıda.
Ayrıca bunları niye anlatıyorum bilmiyorum ama beni anlamanızı bekledim sadece teşekkür ederim tekrardan iyi eğlenceler arkadaşlar deyip, mikrofonu Umut abiye teslim ettim.
Abi ne kırgınlıkla okumuşum, nasıl paramparçaydım ya la.
Yanı nasıl ağlamadan mantıklı cümle kurmuşum şaşırıyorum kendime.
Masama geçtiğimde bir gözyaşı yağmuru tuttu, nasıl sıkıp tuttuysam artık nasıl ağlıyorum.
Artık yanımdakiler bunu yapma ama bari bugün yapma bugün senin en mutlu günün diye söylendiler, bugün en mutlu günümse ben niye ağlıyom oğlum mal mıyım ben!
Mutlu günüm değil, ve bugün ağlayıp sızlamam için en doğru gün diye çıkıştım etrafımda kim varsa.
Ne dibe vuruşlukla ağlayıp zırlıyom lan.
Yan masalardan bana bakıp üzülme tipi belirten yüz ifadelerini gördükçe kahr oluyordum lan.
Vay lan ne yazık.
O gece bir türlü sabah edemedim.
Ne uyku, ne huzur hiç bir şey yoktu.
Bunları tekrarladım Perrye.
Anlatırken aynı acıyı hissetmediğimi fark ettim.
Ha şimdi anlatırken de onu anarken de zerre bir şey hissetmediğimi de anladım.
Hissettiğim tek şey, acımı sevmiş olmamdı.
Acıma çocuğum gibi bakma hissi var içimde. 
Biri karsıma çıkıp laf edecek olsa, üzerlerine yürüyüp hopp oluuum ne oluyor deyip kafa göz dalasım var. 
Böyle de psikopatım.
İlişkimiz diye bir şeyde yokmuş zaten çok boktan şeymiş.
Bakın sayın boş vakti olup ta blog yazılarımızın arasında cirit atan okuyanlar;
"İlişkinin üç hali vardır; 
1- Hayvan gibi seviyor.
2- Seviyor gibi.
3- Hayvan."
Bende;
Hayvan gibi sevdim,
seviyor qaLiba .s dedim.
Ve eşittir sonuç o bir hayvan!
Evet hayvan.
Öküz mü desem, sığır mı kararsız kaldım.
Ama ortaya karışık çoban salata demem daha hayırlı.
Sonra vay efendim üzülen ben.
Hiç bir zaman üzülen düşen insana tekme atmadım.
Ama hep kötü bilindim.
Umurumda mı peki bu?
Hayır.
Hiçte olmadı.
Mutlu olmak için.
Sadece isteklerimi yaptım.
-kendi isteklerimi.
Eskiden böyle değildim.
İnsanları kırmamak için parçalanır dururdum.
Kuklaydım.
Minik ve tahtadan olan bir kukla.
Geçenler stajda ve yoğunluğu diz boyu olan bir günde, mavi dosyaları karıştırırken.
Mesaj geldi telefonuma hatırlamıyorum ama kimden.
O ara feyse gireyim dedim.
İlhan Berk'in su sözüne rastladım.
"Kimseyi kırmayayım diyorum, bir de bakıyorum kendim paramparçayım."
Ne güzelde söylemiş.
Misss gibi, sıcak ekmek gibi, çay gibi koktu bu söz burnuma.
Durum tamda bu hali aldı bende.
Ama şimdi çok mutluyum, bu yazımı okuyanlara tavsiye, kimse için uğraşmayın vesselam değmiyor.
Değenler nerede?
Siktir olup gittiler.
Ok by.
Ha ayrıca dedikleri gibi güzelde değildi o doğum günü, hayatımın en rezil günüydü, doğum günü kutlamalarına karşıyım o vakitten sonra.
Batsın doğum günleri, yaşasın eski sevgililerin cenaze töreni!


Pembe gözlük..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder