25 Nisan 2016 Pazartesi

BİR KURBAN VERMELİYDİK






BİR KURBAN VERMELİYDİK
Kimi zaman dudaklarıma kadar geliyorsun. Dişlerimi yumruk ediyor ve küçük dilimi susturmak için yutkunuyorum. Düğüm düğüm oluyor kelimeler. Ucu bucağı olmayan sessizliği sesleştirmemek için, üstümde bütün işkence yöntemlerini kullanıyorum. Filistin askısı yapıyorum, tükürüğümle boğmak için, kelimelerin yüzüne tükürüyorum. Islayıp tek ayaküstünde beklettiklerim de var. En kötü olanı da ne biliyor musun? Devamlı adını soruyorum kendime. Daha baş harfine başlamadan adını ağzıma tıkıyorum...
Korkuyorum çünkü! Başka bir sima düşüncesinden, kokunu getirmeyecek yaban rüzgârlardan, senden sonra sığındığım kalelerimin yıkılmasından; senin kalelerini teslim etmenden... Her şeyden, ama her şeyden çok korkuyorum. Bu yüzden, acımı acısına alıştırmak için, bedenime boş yaralar yerleştiriyorum. Tek defada kullanılıp atılacak, O’nlarca anlaşılmayan onlarca yaram oluyor. Ve enkazımdan çıkardığım geçmişimin sorgulanmasına tanıklık ediyorum...
Oyun mu oynuyorlar benimle? Peki, ya ben? Bir oyun daha oynamaya gücüm yeter mi? Tekrar gözlerimi yumabilir miyim, ya da saklanabilir miyim? Koşabilir miyim hayatın peşinden? O dil sürtüğü kelimeyi yeniden küfre yorabilir miyim? Peki, artık seni seviyor muyum?
Bilmiyorum!
Tek bildiğim, bitti artık. Geçmiş kimse(!) her şey geçmişte kaldı. Zaten bu yük sana ait değildi. Bir yere kadar verdiğim söze tutunarak ben sahiplenebildim, sahiplenmeye çalıştım. Ama şimdi, aramızda yaptığımız tek taraflı anlaşmamayı bozuyorum. Görebiliyorsan, Cami avlusuna bırakılan bebekler kadar sahipsiziz... İtiraf gibi gör bunları. Ya da timsah gözyaşlarımı akıttığımı düşün. Daha ileri git istersen, ‘’Hayvanca’’ de! Ama bittik sevgilim, bittik!
"Bir" kurban vermeliydik yetmedi, biz’i verdik


Halis Karabenli

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder